Ülkemizde her yıl on binlerce iş kazası olmakta ve bunun ortalama üçte biri inşaat kazası kategorisinde değerlendirilmektedir. Özellikle inşaatlarda kaçak işçi çalıştırıldığı da göz önüne alındığında durumun vahameti daha da belirginleşmektedir. Böyle durumlarda işçiler hem maddi hem de manevi olarak zarar görebilmekte, yer yer çalışma gücünü de kaybedebilmektedir. Bu sebeple inşaat kazalarında işçinin ölümü, yaralanması gibi çeşitli ihtimaller değerlendirilmeli; işçilerin ve müteahhitlerin sahip oldukları hak ve sorumluluklar bilinmelidir.

İnşaat kazaları ve inşaat hukukuna yönelik sorularınızda bizimle her zaman iletişime geçebilirsiniz.

İnşaat Kazası Sayılan Haller Nelerdir?

İş kazaları sonucu oluşacak zararlarda tarafların yükümlülüklerini incelemeden önce hangi durumların inşaat kazası kapsamına girdiğinin belirlenmesi önem arz eder.

Temel kural olarak iş dolayısıyla veya işçinin iş yerinde bulunduğu sırada meydana gelen tüm kazalar iş kazası sayılmaktadır.

Bu hüküm gerek kanunlar gerekse de mahkemeler tarafından genellikle işçi yararına yorumlandığı için iş kazasının sınırları geniş çizilmektedir.

Bu kapsamda işçinin elinin şantiyedeki aletlere sıkışması hukuken iş kazası sayılabileceği gibi müteahhit şirket tarafından sağlanan servisle eve dönen işçilerin yaşadığı trafik kazası da iş kazası olarak kabul edilmektedir. Benzer şekilde müteahhidin bir işi için şantiye dışında olan bir işçinin yaşayacağı herhangi bir kaza da iş kazası olarak değerlendirilmektedir.

Bu noktada inşaat kazalarına ilişkin hukuki bir sorunuz olması halinde her zaman avukatlarımızla iletişime geçebilirsiniz.

İNŞAAT İŞÇİSİNİN YARALANMASI

İnşaatta Yaralanan İşçi Hangi Zararları İsteyebilecektir?

Temel prensip olarak müteahhit, iş kazası sebebiyle işçinin uğradığı maddi ve manevi tüm zararı tazmin etmek zorundadır. Bu kapsamda işçi manevi tazminat, tedavi giderleri gibi doğrudan uğradığı zararları isteyebileceği gibi çalışamadığı sürede yaşadığı maaş kaybı ve (eğer kalıcı iş göremezlik durumu oluşursa) iş göremezlik tazminatı almaya da hak kazanacaktır.

Bu tazminat hesaplamasında işçinin yaşı, aylık geliri, işgücü kayıp oranı gibi hususlar dikkate alınarak iş kazası olmasaydı işçinin ne kadar kazanacağı göz önüne alınmaktadır. İşçinin %10’dan fazla çalışma gücü kaybına uğraması halinde işçiye SGK tarafından sürekli iş göremezlik geliri bağlanmakta olup bu ödemeler müteahhitten talep edilecek tazminattan düşülecektir.

(SGK’nın yapacağı ödeme işçinin uğradığı iş gücü kaybının işçinin tam maaşının %70’ine oranlanmasıyla hesaplanacaktır. Buna göre aylık 4000 TL geliri olan ve %50 işgücü kaybına uğrayan bir işçi SGK’dan aylık 1400 TL iş göremezlik geliri alacaktır.)

Hakim ayrıca iş kazasından ötürü manevi yıkıntıya uğrayan işçiye de kaza türü, kaza büyüklüğü, işçinin yaşı / psikolojik durumu/ iş göremezlik oranı / sosyo-ekonomik durumu / medeni durumu ve tarafların kusur oranı gibi unsurları da göz önünde bulundurarak manevi tazminat ödenmesine hükmedecektir. Ayrıca işçi yakınları da uğradıkları manevi üzüntü ve keder için müteahhitten tazminat talep edebilecektir.

Özellikle işçinin yüzünde kalıcı yara oluşması, işçinin önemli uzuvlarının kopması yahut yatalak olması gibi durumlarda derin acılar hissedecek eş, nişanlı, anne, çocuk gibi yakınlar manevi tazminat talep edebileceklerdir.

Son olarak belirtmek gerekir ki tüm bu tazminatlara iş kazasının meydana gelmesinden itibaren faiz işleyecektir. Özellikle uzun süren yargılamalar hesaba katıldığında söz konusu faiz yüklü meblağlara ulaşabilmektedir.

Ödenecek Tazminatlardan Kimler Sorumludur?

Temel kural olarak işçinin iş kazası sebebiyle uğradığı zararlardan (SGK’nın karşılamadığı kısım için) müteahhit sorumludur.

Müteahhitin (limited, anonim gibi) bir sermaye şirketi olması halinde işçiler hukuken şirket sahibinden değil bizzat şirketten alacaklı olacaktır.

Bu durum ise şirketin üzerinde yeteri miktarda mal olmaması/ mal kaçırması gibi ihtimalleri gündeme getirmektedir. Böyle durumlarda işçi (kusurlu hareketleriyle iş kazasına yol açan) şirket sahibinin, şirket yöneticilerinin ve iş güvenliği uzmanlarının sorumluluğuna gidebilecektir.

Son olarak müteahhit, iş kazasının meydana gelmesine sebebiyet veren kişilere dava açabilecektir. Bu kapsamda müteahhit güvenlik önlemlerinin alındığına ilişkin gerekli denetimi yapmadığı için şantiye şefine / iş güvenliği sorumlularına veya hemen müdahale yapılmadığı için zararın artmasına sebep olan işyeri hekimine veya (iş kazası asansörün halatlarının kopması nedeniyle gerçekleşmişse) asansörü satan / asansör montajını gerçekleştiren şirkete rücu davası açabilecektir. Ayrıca SGK kendi ödediği tazminatlar için de müteahhide başvurabilecek olup müteahhidin (SGK’ya yapmak zorunda kalacağı) bu ödemeler için de kusurlu kişilere başvurabilme hakkı mevcuttur.

Peki Sorumlu Kişiler Tazminat Ödemekten Kaçınabilir mi?

Hukukumuza göre herkes kusuruyla/ihmaliyle verdiği zarardan sorumludur. Bu sebeple her iş kazasında tümüyle işverenin sorumlu olması hakkaniyete aykırı olacaktır. Dolayısıyla üçüncü kişilerin fiillerinden kaynaklanan yaralanmalarda işverenin sorumlu olması düşünülemez.

Örneğin işçinin şahsi husumeti bulunan kardeşinin işçiyi şantiyede bıçaklaması yahut iş için Ankara’ya gönderilen personelin bindiği hızlı trenin kaza yapması hallerinde işverenin sorumlu olması düşünülemez.

Ayrıca işçinin kusurlu fiilleri de ödenecek tazminatı indiren hatta duruma göre tamamen ortadan kaldıran bir etkiye sahip olacaktır. Bu doğrultuda gerekli uyarılar yapılmasına rağmen işçinin halat kullanmaması yahut iş makinesini talimata aykırı şekilde kullanması gibi örneklerde müteahhidin kusur oranı azalacak / ortadan kalkacaktır.

Örneğin iş kazası sebebiyle 850.000 TL’lik bir zararın oluştuğu bir durumda işçinin de %50 kusuru bulunması halinde müteahhit, bu zararın %50’sini (425.000 TL) tazmin edecektir.

İşveren ayrıca gerekli önlemleri aldığını ispat ederek sorumluluğunun azaltılmasını /ortadan kalkmasını talep edebilecektir. Bu kapsamda işveren hem mevzuattaki önlemleri aldığını hem de basiretli bir müteahhidin bilimsel ve teknolojik gelişmeler ışığında alması gereken iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini aldığını ispat etmesi halinde sorumluluktan kurtulacaktır. Ancak belirtmek gerekir ki bu tedbirlerin alındığını ispat etmek uygulamada zor olup mahkemeler genellikle müteahhitlerin belirli bir oranda kusurlu olduğuna karar vermektedir. Kusur oranı, mahkemelerce atanan bilirkişiler tarafından müteahhidin yükümlülüklerine uyup uymadığına göre tespit edilmektedir.

Son olarak; Müteahhitin işveren sorumluluk sigortası yaptırması halinde yaşanacak iş kazalarından ötürü uğranan zararı sigorta şirketinin karşılaması da gündeme gelecektir.

İNŞAAT İŞÇİSİNİN ÖLÜMÜ

İşçi Yakınları Hangi Zararların Tazmin Edilmesini İsteyebilir?

Temel prensip olarak işveren müteahhit, iş kazası sebebiyle uğranılan maddi ve manevi tüm zararı tazmin etmek zorunda olacaktır. Bu kapsamda cenaze giderleri, (eğer ölüm hemen gerçekleşmemişse) tedavi giderleri gibi doğrudan uğranılan zararlar istenebileceği gibi işçi yakınları destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat da isteyebilecektir. Ayrıca işçinin birikmiş kıdem alacağı ve (işçi hangi nedenle vefat ederse etmiş olsun 5 yıldan az çalışanlar için 1 maaş, 5 yıldan fazla çalışanlar için 2 maaş olarak hesaplanan) ölüm tazminatı da ilave olarak talep edilebilecektir.

Destekten yoksun kalma tazminatı, eğer vefat eden işçi vefat etmemiş olsaydı tahmini ömrü boyunca ne kadar gelir elde edeceğine göre işçi yakınlarına ödenen bir tazminat türüdür. Bu hesaplamada işçinin net maaş geliri, söz konusu gelirin tahminen ne oranda artacağı, işçinin ülkedeki ortalama yaşam uzunluğu da göz önüne alındığında ne kadar daha yaşayacağı, (Askerlik, tatil gibi) yaşasaydı hangi sürelerde çalışmayacak olduğu, ne kadar yaşlılık aylığı, emekli maaşı ve emekli ikramiyesi alacağı gibi hususlar dikkate alınır.

Hakim ayrıca iş kazasından ötürü manevi yıkıntıya uğrayan işçi yakınlarına sosyoekonomik durum, işçiyle olan yakınlık derecesi ve iş kazasında tarafların kusur oranı gibi unsurları da göz önünde bulundurarak manevi tazminat ödenmesine hükmedecektir. Burada ödenecek manevi tazminatın işçinin değil yakınlarının uğradığı manevi elem ve kedere binaen ödeneceği göz ardı edilmemelidir.

Son olarak belirtmek gerekir ki tüm bu tazminatlara iş kazasının gerçekleştiği günden tazminatın tahsil edildiği güne kadar faiz işletilecektir. Özellikle ülkemizde yargılamaların uzun sürmesi de hesaba katıldığında söz konusu faiz daha da önemli bir boyut kazanmaktadır.

Peki Hangi İşçi Yakınları Bu Tazminatları İsteyebilir?

Yukarıda sayılan tazminat türlerinden kıdem tazminatı, cenaze ve tedavi giderleri gibi unsurları vefat etmiş olan işçinin yasal mirasçıları talep edebilecektir. Manevi tazminatı ise vefat eden işçinin kan bağı olup olmadığına bakılmaksızın tüm yakınları talep edebilecektir. Bu kapsamda vefat etmiş olan işçinin sevgilisi veya en yakın arkadaşının da manevi tazminat talep edebileceğini kabul etmek gerekir.

Destekten yoksun kalma tazminatını ise vefat eden işçi vefat etmeseydi maddi olarak destek alacak kişiler, yoksun kaldıkları menfaatler oranında talep edebilecektir. Bu kapsamda zaten geliri olan kişiler, vefat eden işçinin gelirinin kesilmesinden ötürü ekonomik olarak belirli bir standardın altına düşmüyorlarsa destekten yoksun kalma tazminatını talep edemeyeceklerdir.

Benzer şekilde bu tazminatın hesabında, destekten yoksun kalan kişilerin normal şartlarda o desteği ne kadar süre boyunca sağlayacağı da hesaba katılır.

Örneğin bekâr bir işçinin anne-babasına sağlayacağı destek payının hesabında ileride o işçinin evlenerek evden ayrılacağı muhtemel zaman da dikkate alınır. Veyahut işçinin çocuklarının isteyeceği yoksun kalma tazminatında, o çocukların evleneceği/çalışmaya başlayacağı zamanlar da dikkate alınarak hesaplama yapılır. Hatta dul kalan eşin isteyeceği yoksun kalma tazminatında o eşin tekrar evlenme ihtimali dahi göz önünde bulundurulacaktır. Benzer şekilde eğer eş ve çocuklara SGK tarafından gelir bağlanmışsa bu meblağ da destekten yoksun kalma tazminatından düşülecektir.

Ödenecek Bu Tazminatlardan Kimler Sorumludur?

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu uyarınca Sigortanın karşılamadığı meblağlara ilişkin zararlarda temel kural olarak işveren ve (taşeron varsa) üst işveren birlikte sorumludur.

İşveren müteahhitin (anonim, limited gibi) sermaye şirketi olması halinde zarara uğrayanlar şirket sahibinden değil bizzat şirketten alacaklı olacaktır. Bu durum ise şirketin mal kaçırması/üzerinde yeteri miktarda mal olmaması gibi sorunları gündeme getirmektedir. Böyle durumlarda hem şirket sahibinin hem şirket yöneticilerinin hem de iş güvenliği uzmanlarının birlikte sorumluluğuna gidilebileceğini kabul etmek gerekmektedir.

Kimler Hangi Durumlarda Sorumluluktan Kurtulabilecektir?

Açıkçası işyerinde meydana gelen her ölümden bütünüyle işverenin sorumlu olması hakkaniyete aykırı olur. Bu kapsamda üçüncü kişilerin fiillerinden kaynaklanan ölümlerde işverenin sorumlu olması düşünülemez.

Örneğin husumeti bulunan bir kişinin işçiyi şantiyede silahla öldürmesi yahut iş seyahatine gönderilen işçinin bindiği uçağın düşmesi hallerinde işveren sorumlu olmayacaktır.

Benzer şekilde; yaşanan şiddetli bir depremden ötürü işçinin vefat etmesi halinde de işverenin kendisinden beklenen özeni gösterdiğini ispat ettiği oranda sorumluluktan kurtulabileceğinden bahsedilebilir. Ayrıca işçinin kusurunun da ödenecek tazminatı azaltıcı hatta tamamen ortadan kaldırıcı etkiye sahip olacağından şüphe bulunmamaktadır.

Bu kapsamda gerekli uyarılar yapılmasına rağmen işçinin baret takmaması, binilmesi yasak olan asansöre binmesi gibi durumlarda müteahhidin kusur oranının azalacağından/ ortadan kalkacağından bahsedilebilir. Örneğin iş kazası sebebiyle 800.000 TL’lik bir zararın oluştuğu bir durumda işçinin de %40 kusuru bulunması halinde müteahhit, bu zararın %60’ını (480.000 TL) tazmin edecektir.

İşveren ayrıca gerekli önlemleri aldığını ispat ederek sorumluluğunun azaltılmasını /ortadan kalkmasını talep edebilecektir. Bu kapsamda işveren hem mevzuattaki önlemleri aldığını hem de basiretli bir müteahhidin bilimsel ve teknolojik gelişmeler ışığında alması gereken iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini aldığını ispat etmesi halinde sorumluluktan kurtulacaktır.

Son olarak; Müteahhitin işveren sorumluluk sigortası yaptırması halinde yaşanacak iş kazalarından ötürü uğranan zararı sigorta şirketinin karşılaması gündeme gelecektir.

İNŞAAT KAZALARINDA CEZAİ SORUMLULUK

Ceza Hukuku Açısından Kimler Hangi Kıstaslara Göre Sorumlu Olacaktır?

Meydana gelen inşaat kazalarında zarara ihmaliyle sebep olanlar cezai müeyyide ile karşılaşacaklardır.

Bu sebeple özellikle şantiye şeflerinin, iş sağlığı ve güvenliği firması yetkililerinin ve müteahhit şirket yöneticilerinin muhtemel sorumlular olduğu söylenebilir.

Burada sorumluluk her olayın kendi özelliklerine göre, iş kazasına sebep olan olayın kimin sorumluluğunda olduğuna göre belirlenecektir. Verilecek cezaya esas teşkil eden bu kusur hesapları bilirkişiler aracılığıyla yapılacaktır.

Bu kapsamda özellikle inşaatta herhangi bir yetkisi olmasa da sırf mühendis olduğu için göstermelik olarak inşaatta görevli gösterilen mühendislerin dikkatli olmalarında fayda vardır. Zira bu mühendislerin olası bir iş kazasında öncelikli sorumlulardan biri olacağı unutulmamalıdır. Ayrıca resmi olarak şirketin yönetiminde bulunmayan anonim ve limited şirket hisse sahiplerinin (eğer müdahale ettikleri ispat edilmezse) sorumlu olmayacaklarını belirtmek gerekecektir.

Son olarak bir iş kazasından tek bir kişinin sorumlu olmayabileceğini, herkesin kusuru oranında ayrı ayrı cezalandırılabileceğini göz önünde bulundurmak gerekir.

Bu sebeple örneğin iskeleler düzgün monte edilmediği için ölümlü bir iş kazasının meydana geldiği bir durumda şantiye şefi (durumun özelliklerine göre) 3 yıl hapis cezası alabilecekken müteahhit hakkında 2 yıl hapis cezasına hükmedilebilecektir.

Peki Sorumlular Hangi Cezalarla Karşılaşabilecektir?

İnşaattaki kazaların büyük oranda taksirle (ihmalen) gerçekleşeceği göz önünde bulundurulursa, uygulanacak cezalarda ikili bir ayrıma gidilebilecektir.

Yaralamalı İş Kazalarında: Normal şartlarda istemeyerek de olsa herhangi birisinin vücuduna acı veren ve sağlığının bozulmasına neden olan kişi üç aydan bir yıla kadar hapis ya da adli para cezasıyla karşılaşabilecektir. Ancak mağdurun

  • Duyularından veya organlarından birinin işlevi sürekli zayıflar,

  • Vücudunda kemik kırılır,

  • Konuşmasında sürekli şekilde bir zorlanma başlar,

  • Yüzünde kalıcı bir iz oluşur veya

  • Yaşamını tehlikeye sokan bir durum girerse  

verilecek cezanın miktarı 4.5 ay ile 1.5 yıl arasında hapis veya adli para cezası olur. Eğer mağdur işçi

  • İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girer,

  • Duyularından/organlarından birinin işlevini yitirir,

  • Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinde kayba uğrar veya

  • Yüzü sürekli değişikliğe uğrarsa

verilecek cezanın miktarı 6 ay ile 2 yıl arasında hapis veya adli para cezası olur. Eğer tek bir olayda birden fazla kişi yaralanırsa verilecek ceza 6 ay ile üç yıl arasında hapis veya adli para cezası olacaktır.

Ölümlü İş Kazalarında: Eğer bir kişi istemeyerek de olsa ihmaliyle bir kişinin ölümüne sebebiyet verirse 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacaktır. Eğer tek bir olayda birden fazla kişi ölmüşse (veya hem ölüm hem de yaralanma birlikte gerçekleşmişse) sorumlular 2 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılabileceklerdir.

Bu noktada belirtmek gerekir ki tüm bu cezalarda eğer failler iş kazasını öngörmelerine rağmen önlem almamışlarsa (bilinçli taksir), tüm bu cezalar üçte bir oranında artırılacaktır.

Bu kapsamda elektrik sisteminde kaçak olabileceğini öngörmesine rağmen gerekli önlemleri almayan şantiye şefinin, iş kazası meydana geldiğinde alması gereken ceza üçte bir oranında artacaktır.

Ayrıca faillerin istemeyerek sebebiyet verdiği tüm bu suçlarda hâkim, hapis cezasının para cezasına çevrilmesine karar verebilecektir. Ancak mevzubahis bilinçli taksir hallerinde para cezasına çevirme uygulaması olmayacaktır.

Tüm bunlardan ayrı olarak işyeri sahipleri İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 26. Maddesindeki idari yaptırımlarla karşılaşabilecek olup bu husus ayrı bir yazının konusudur.