İnşaat sigortası yaptırılması halinde, inşaat tamamlanana kadar meydana gelebilecek birçok zarara karşı güvence oluşturulabilir. Ne var ki sigorta her zararı karşılamıyor olup poliçenin kapsamı, zarar meydana geldiğinde ne yapılması gerektiği gibi hususlarda bilgi sahibi olmakta fayda vardır. Bu yazımızda da inşaat sigortasının ne olduğu ve hangi zararları teminat altına aldığı incelenecektir.

İnşaat ve gayrimenkul hukukuna yönelik sorularınızda bize her zaman ulaşabilirsiniz.

İnşaat Sigortası Nedir, Kimler Hangi Durumlarda Yapabilir?

İnşaat Sigortası, ödenen prim karşılığında inşaatın belirli risklere karşı sigorta şirketi tarafından güvenceye alındığı sözleşme türüdür. Poliçe; inşaatın önceden bilinmeyen ve poliçede gösterilen istisnalar dışında kalan sebeplerle zarara uğramasını kapsar.  Bu kapsamda konuttan işyerine, köprüden baraj inşaatına kadar birçok inşa faaliyetinde meydana gelebilecek çeşitli zararlar için inşaat sigortası yaptırılmaktadır. Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki; fabrika, baraj gibi inşa faaliyetlerinde makinelerin montajı esnasında uğrayacağı hasarlar (genellikle) diğer mühendislik sigortası türlerinde inceleniyor olup bu yazının konusu dışındadır.

Her ne kadar arsa (iş) sahipleri de sigorta yaptırabilecek olsa da, özellikle kat karşılığı inşat sözleşmelerinde bu husus genellikle müteahhitler üzerine bırakılmaktadır. İnşaat sigortası yükümlülüğü arsa sahibi ve müteahhit arasındaki sözleşmeye de eklenebilir. Hatta tapuya şerh, arsa payı devretme gibi aşamaların ancak sigorta poliçesinin imzalanmasından sonra yapılacağı da şart koşulabilecek olup daha detaylı bilgi için İnşaat Sözleşmesi başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.

Sigorta süresi (eğer aksi kararlaştırılmamışsa) inşaatın tamamlanmasına kadarki süreyi kapsayacaktır.

Sigorta Şirketi Seçerken Nelere Dikkat Edilmelidir?

Aşağıda da ifade edileceği üzere poliçenin kapsamı inşaat sigortalarındaki en önemli hususlardan birisidir. Bu sebeple inşaatta ihtiyaç duyulabilecek hususları kapsayan poliçeleri sunan sigorta şirketleriyle çalışmakta fayda vardır.

Ayrıca sigorta şirketinin portföy büyüklüğü, kurumsal olup olmaması, finansal gücü, hasar ödemelerini ne kadar sürede yaptığı gibi unsurlar da sigorta şirketi seçerken dikkate alınmalıdır. Bu sebeplerle en az prim isteyen sigorta şirketiyle değil güvenilir ve poliçeleri kapsamlı olan sigorta şirketleriyle çalışmakta fayda vardır.

İnşaat Sigortası Hangi Zararları Kapsar?

Yukarıda da belirtildiği üzere inşaat sigortası (aşağıda sayılacak belirli istisnalar dışında) önceden bilinmeyen ve ani bir sebeple uğranan hasarları kapsamaktadır. Bu kapsamda inşaat sigortası inşa edilen yapıyı; deprem, sel, su baskını, yangın, yangın söndürme sırasındaki hasarlar, yıldırım, uçak çarpması, toprak kayması, hırsızlık, işletme kazaları ve (dikkatsizlik vb) insan kaynaklı hasarlara karşı korumaktadır.

Tabi poliçeyi dikkatli şekilde okumakta hatta gerekirse kapsam içindeki zararlara ilişkin poliçeye özel madde ekletmekte ve alanında uzman bir avukata danışmakta fayda vardır. Tüm bu zararların primin belirlenmesinde hayati rol oynayacağı da muhakkaktır. Bu kapsamda inşaatta bekçi olup olmaması hırsızlık için, bölgenin zemin yapısı heyelan için, iklim ise sel için zarar riskini artıracak unsurlardan olduğundan, primler de aynı oranda artış gösterebilecektir.

Peki, Ek Prim Ödeyerek Bu Kapsam Genişletilebilir mi?

Evet. Görüldüğü üzere yukarıda sayılan teminatlar mutlak şekilde inşaattan kaynaklanacak her zarara karşı sigortalıları korumamaktadır. Bu kapsamda aşağıdaki gibi hususlarda ek primler ödenerek sigorta kapsamı genişletilebilecektir:

  • Üçüncü Şahıs Mali Mesuliyet Ek Teminatı: Özellikle inşaat nedeniyle inşaatla ilgisi olmayan kişilerin beden bütünlüğüne ve malına zarar gelmesi halinde doğacak tazminat üstlenilir. Örneğin inşaattan düşen molozun bir araca zarar vermesi yahut birilerinin başına gelmesi halinde doğacak zararlar bu ek teminatla güvence altına alınabilecektir.
  • İş Makineleri Ek Teminatı: Normal şartlarda inşaat sigortası; dozer, kule vinç gibi iş makinelerinde meydana gelecek hasarları kapsamıyor olup bu teminatla deprem, yangın, hırsızlık gibi sebeplerle uğranacak hasarlar da güvence altına alınabilir.
  • Enkaz Kaldırma Ek Teminatı: Normal şartlarda inşaat sigortası olası enkazlarda enkazın kaldırılması sebebiyle yapılan masrafları karşılamıyor olup bu ek teminat ile söz konusu masraflar da güvence altına alınacaktır.
  • Geçici Şantiye Tesis ve Ekipmanı Ek Teminatı: Bu ek teminat türüyle iskele, kalıp, işçi barakaları gibi ekipman ve yapıların uğrayacağı hasarlar poliçe kapsamında alınmaktır.
  • Grev, Lokavt, Kargaşalık, Halk Hareketleri ve Terör Ek Teminatı: İlave primlerin ödenmesi halinde söz konusu durumlara karşı da ek teminat sağlanacaktır.

Ek teminatlar yukarıdakilerle sınırlı olmayıp zarar sebebiyle uğranılan nakliye masrafları, işçilerin fazla çalışma ücretleri gibi unsurlar da ek teminat kapsamında poliçeye dâhil edilebilecektir.

Peki, Hangi Riskler Teminat Kapsamında Girmez?

İnşaat sigortası inşaat süresinde ve inşaat alanında meydana gelen zararları karşılar. Bu sebeple inşaatın tesliminden sonra doğan zararlar (eğer poliçede ek teminat hükmü yoksa) yahut (çimentonun nakliye esnasında zayi olması gibi) inşaat alanından başka yerlerdeki zararlar sigorta kapsamı dışında olacaktır.

Ayrıca sigortalı müteahhit/arsa sahibi; sigorta kapsamındaki inşaatı sanki sigorta yokmuşçasına gereken özen ve dikkati göstererek korumalıdır. Bu sebeple örneğin açık yerde bekçisiz şekilde duran demirlerin çalınması yahut yangına karşı gerekli asgari önlemlerin alınmamasından kaynaklanan bir yangından doğan hasar ve zararları sigorta şirketi karşılamayacaktır.

Benzer şekilde sigorta yalnızca inşaatta meydana gelen hasarı karşılayacak olup bu hasar sebebiyle

kaynaklanan zararlar sigorta kapsamında tazmin edilmeyecektir.

Bunlara ilave olarak;

  • İmalatçının sorumluluğunun bulunduğu,
  • Çürüme, aşınma, yıpranma gibi sebeplerle uğranılan,
  • İmar planlarının değişmesinden,
  • İnşaat proje ve hesaplarında yapılan hatalardan,
  • Planın hatalı uygulanmasından,
  • Makine Kırılması Sigortası’na giren hasarlardan ve
  • İnşaat Sözleşmesi Genel Şartlarında belirtilen diğer istisnalardan

kaynaklanan zararlar da sigorta kapsamı dışında olacaktır.

Poliçede Sigorta Bedeli Nasıl Belirlenmelidir?

Sigorta şirketleri genellikle sigorta yaptırmak isteyen kişinin vereceği bilgiler doğrultusunda hareket etmektedir. Sigorta şirketi bu bilgiler ve inşaatın tamamlanmış halindeki değerine göre sigorta bedelini, riskleri ve primleri belirlemektedir. Bu sebeple ilerleyen aşamalarda hukuki ihtilaflar yaşanmaması adına sigorta şirketine verilen bilgilerin doğru olmasında fayda vardır.

Bu noktada sigortalılar, az prim ödeme adına sigorta bedelini de gerçek değerden düşük gösterme eğilimine girmektedirler. Bu hareket sakıncalı olup meydana gelebilecek hasarlarda alınacak tazminat miktarını oransal olarak azaltacaktır. Şöyle ki; değeri 5.000.000 TL olan ancak az prim ödemek adına 2.000.000 TL sigorta bedeli belirlenen bir inşaatta; 500.000 TL’lik bir zarar meydana gelirse bu hasarın tamamı değil yalnızca 2/5’lik bir oranı (yani 200.000 TL’si) sigorta şirketi tarafından karşılanacaktır.

Eğer sigorta vadesi içerisinde sigorta bedeli artırılacaksa sigorta şirketinin bu duruma onay vermesi gerekecektir. Primler de sigorta bedelindeki artışa oranla artacaktır.

Peki, Sigortalı Bir İnşaatta Hasar Meydana Geldiğinde Ne Yapılmalıdır?

Sigortalı, inşaatta hasar meydana gelmesi halinde durumu öğrendikten sonraki 5 gün içerisinde durumu sigorta şirketine bildirmeli ve zararın büyümesini engelleyecek önlemleri alacaktır. Aksi takdirde sigorta şirketi hasar bedelini ödememe/ azatlıma gitme yollarını tercih edebilecektir.

Benzer şekilde sigortalı, hasarın meydana gelme biçiminin, etkilerinin veya büyüklüğünün tespit edilebilmesi adına gerekli her türlü bilgi ve belgeyi sağlamalı/korumalıdır. Sigortalı inşaat sahibi/müteahhit;  sigorta şirketi eksper yollayana kadar küçük boyutlu hasarları onarabilecektir. Ancak eğer bir mecburiyet yoksa hasarlı noktalarda bir düzeltme işlemini gerçekleştirmemelidir. Benzer şekilde sigorta şirketinin gerçekleştireceği inceleme ve tespit çalışmalarına izin verilmelidir.

Sigorta Şirketinin Ödeme Yapması

Kural olarak hasar ihbarını alan sigorta şirketi; 7 gün içinde hasarın meydana geldiği bölgeye eksper gönderecektir. Eğer bu süre içerisinde eksper gönderilmemişse sigortalı müteahhit/arsa sahibi, gerekli tamir işlemlerine başlayabilecektir.

Sigorta şirketi, teminat kapsamında olan hasarların meydana gelmesi halinde (işçilik, nakliye masrafları, resim, harç ve vergiler de dâhil olmak üzere) hasardan doğan kayıpları karşılayacaktır. İnşaat sigortasında yapılacak ödeme sigortalı için herhangi bir zenginleşme aracı olamayacağı için; hasar sonrasında sigortalının eline kalan (moloz, demir vb) mallar paraya dönüştürülebildikleri sürece hasar bedelinden düşülecektir.

Normal şartlarda sigortalı inşaatta meydana gelen hasar, tarafların uzlaşmasıyla tespit edilecektir. Ancak tarafların uyuşamaması halinde hasar ve kayıplar; alanında uzman hakem/bilirkişiler tarafından tespit edilebilecektir. Bu durumda da istenilen tazminatın alınamaması yahut hakeme gerek olmaması halinde yasal yollara başvurulması gerekecektir.

 

İnşaat sigortasına ilişkin daha fazla bilgi edinmek için bizimle her zaman iletişime geçebilirsiniz.

 

SİGORTA ŞİRKETİNE DAVA AÇMAK

Yukarıda da değinildiği üzere yasal yollara başvurmadan önce uğranılan hasarın poliçe kapsamında olduğuna emin olunmalıdır. Yahut sigortalının meydana gelen hasarda kusuru olması yahut kazadan sonraki süreçte hasarı artırıcı eylemlerde bulunması da sigorta şirketinin ödeyeceği tazminatı azaltabilecektir. Bu ve bunun gibi birçok sebepten ötürü yasal yollara başvurulmadan önce hukuki durumun net şekilde tespit edilmesinde ve alanında uzman avukatlardan destek alınmasında fayda vardır.

Sigorta Hakemine Başvurmak

Eğer sigortalı, yukarıdaki kıstaslara göre yapacağı değerlendirme ile hala alacaklı olduğu iddiasındaysa bu durumda yasal yollara başvurulması gündeme gelecektir. Yine de yasal prosedürü başlatmadan önce sigorta şirketine yazılı olarak başvurarak cevap beklemekte fayda vardır. Eğer 15 gün içerisinde olumsuz cevap gelir yahut cevap gelmezse karşımıza iki ihtimal çıkacaktır:

  • Dava açmak
  • Sigorta hakemine başvurmak.

Eğer sigorta şirketi “Sigorta Tahkim Sistemi”ne üye ise sigortalının Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurması zorunludur. (Sigorta şirketi sigorta tahkim sistemine üye olmasa dahi) Tarafların daha önce tahkim anlaşması yapmış olması halinde sigortalı, öncelikle tahkime başvurmak zorundadır. Bu yola başvurulması halinde bağımsız hakemler uyuşmazlığı inceleyecek olup durumun özelliklerine göre mahkeme gibi karar vereceklerdir. Yine mahkemede olduğu gibi başvuranlardan başvuru ücreti alınacaktır. Hakemler komisyon tarafından dosyayı incelemekle görevlendirildikleri tarihten itibaren 4 ay içerisinde dosyayla ilgili kararlarını vereceklerdir. Bu sürenin uzaması halinde sigortalı, doğrudan mahkemeye de başvurulabilecektir.

Not: Tüketici hakem heyetine intikal etmiş uyuşmazlıklar için Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurulamayacaktır.

Eğer sigorta şirketi “Sigorta Tahkim Sistemi”ne üye değil ise yukarıdaki doğrudan mahkemelere başvurulabilecektir.

Hakem Kararlarına Karşı Dava

Kural olarak 40.000 TL’nin altındaki Sigorta Tahkim Komisyonu’nun verdiği kararlar “mahkeme kararı” hükmünde olup bu kararlara itiraz için mahkemeye başvurulamayacaktır. Ancak 40.000 TL’nin üstündeki meblağlara ilişkin uyuşmazlıklarda Komisyon’un verdiği kararlara mahkemelerde itiraz edilebilecektir.

Yine de belirli hususların varlığı halinde Komisyon kararlarının iptali için 40.000 TL sınırına bakılmaksızın bir ay içerisinde dava açılabilecektir. Bu hallere örnek vermek gerekirse:

  • Tarafların eşit şekilde dinlenmemesi
  • Tahkim sözleşmesinin geçersiz olması,
  • Hakem veya hakem kurulunun seçiminde kanuni usule uyulmaması,
  • Kararın, tahkim süresi içinde verilmemesi,
  • Kamu düzenine aykırı karar verilmiş olması

Son olarak belirtmek gerekir ki eğer sigorta şirketi “Sigorta Tahkim Sistemi”ne üye değil ise yahut taraflar aralarında tahkime yönelik herhangi bir anlaşma yapmamışlarsa, sigortalının sigorta bedeli için rizikonun/hasarın gerçekleştiği tarihten itibaren 6 yıl içinde dava açmalıdır. Gerek dava gerekse de tahkim yargılaması süresince ispat edilebilirlik en önemli unsurdur. Bu sebeple zarara uğrayan sigortalı, haklı olsa dahi durumu yargı mercileri nezdinde ispat edebilmek için zararını belgelendirmeli, poliçeye riayet ettiğini ve hasarda kusuru olmadığını gösterecek delilleri sunmalıdır.

 

İnşaat Sigortası Yargı Kararları

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 22.04.2004 gün ve 2002/529-2004/219 sayılı kararı onayan Daire’nin 29.09.2005 gün ve 2004/10343-2006/8964 sayılı kararı aleyhinde davacı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği de anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı vekili, davacının taahhüdü altındaki Bozüyük-Adapazarı Doğalgaz Boru Hattı İnşaatının 03.01.2001 tarihli “Contraktas All Risk” Poliçesi ile sigortalandığını, inşaatla ilgili test aktivitesi çalışmaları yapıldığı sırada 17.05.2002 tarihinde boru hattında test kaçağı meydana geldiğini, ana poliçe süresinin 1 yıl olması nedeniyle, iş bitmediğinden çeşitli tarihlerde zeyilnameler düzenleyerek sigorta süresinin 17.06.2002 tarihine uzatıldığını, ana poliçe için prim borcu olmadığı gibi, son zeyilname priminin de 16.05.2002’de ödenmesine rağmen poliçe kapsamındaki zararın prim borçlarının zamanında ödenmediğinden bahisle tazmin edilmediğini belirterek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 82.456 USD.nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili, sigorta poliçesinden sonra düzenlenen belgelerin zeyilname olmayıp, tecditname olduğunu, tecditnamede öngörülen süre de primin ödenmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, davacının riziko gerçekleştikten sonra primini ödediği, temerrüde düştükten sonra primi yatırdığı, TTK.nun 1279 maddesinin de gözönünde bulundurulduğu gerekçesiyle ve dosyadaki bilirkişi kurulu raporunun da karar vermeye yeterli olduğu belirtilerek davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizce hüküm onanmış, davacı vekili bu kez karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

Taraflar arasındaki sigorta poliçesi, montaj-inşaat sigortaları poliçesidir. Dava konusu rizikonun oluştuğu dönemi kapsayan ve “Ek Belge” olarak düzenlenen belgenin yeni bir sigorta poliçesi mi, yoksa önceki sigorta poliçesinin uzatımı niteliğinde mi olduğu uyuşmazlığın özünü teşkil etmektedir.

Bu noktada

İnşaat sigortası ile, yapı inşaat ve yapı teçhizatı ile tesisler sigorta kapsamına alınır. Sigorta süresinin tayininde, sadece sigorta poliçesinde yazılı bitim tarihi değil, poliçede yer alan diğer açıklama ve kavramlardan da yararlanılması gerekir. Somut olayda, “İnşaat Sigortaları Ek Belge No:2” olarak düzenlenen belgede ve davaya konu rizikonun gerçekleştiği dönemi kapsayan “İnşaat Sigortaları Ek Belge No:6” olarak düzenlenen belgede, yeni teklifname alınmaksızın ilk sigorta poliçesine ait bilgilerin yer alması ve “İnşaat Sigorta Poliçesi ile teminat altına alınan işin süresi sigortalının yazısına istinaden uzatıldığı” meşruhatının bulunması ve müteakip 8 ve 11 nolu ek belgelerde sigorta başlangıcının asıl poliçedeki başlangıç tarihi olarak belirtilmesi nedeniyle, bu ek belgelerin yeni bir sigorta akdi niteliğinde olmayıp, sigorta süresinin uzatımı niteliğinde belgeler olduğunun kabulü gerekir.

Sigortacının sorumluluğu, TTK.nun 1295 nci maddesine göre ilk sigorta poliçesindeki primin veya ilk taksidin ödenmesiyle başlar. Sigorta süresinin uzatımına dair belgelerdeki primin zamanında ödenmemesi hali, sigortacının sorumluluğunu ortadan kaldırmayıp, sigortacıya, sigortalıdan bu primleri talep hakkı verir, sigortacı bu halde, sigortalıya ihtarname gönderip temerrüde düşürebileceği gibi, buna rağmen primin ödenmemesi halinde fesih hakkını da kullanabilir.

Somut olayda, davalı sigortacının davayı temerrüde düşürmesi ve fesih hakkını kullanması söz konusu değildir. Nitekim, dava konusu uzatım belgesiyle ilgili primin 16.05.2002 de ödendiği taraflar arasında ihtilafsızdır. Prim ödenmemesine dayalı olarak, rizikonun teminat altında olmadığından söz edilebilmesi için, yeni dönem için yeni bir sigorta akdinin yapılması gerekir. Oysa burada yeni bir sigorta akdi olmayıp, süre uzatımı sözkonusu olmasına göre, davalının sorumluluğunun belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, kararda belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulüyle, hükmün onanmasına dair Dairemiz kararının kaldırılmasına ve hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

 

İnşaat Sigortası

Davacı vekili dava dilekçesinde müvekkili şirketin yapım işini üstlendiği inşaatın davalı şirket nezdinde İNŞAAT ALL RISKS SİGORTA POLİÇESİ (C.A.R) ile sigortalandığını 28.7.1998 tarihinde meydana gelen sel felaketi sonucunda sigortalı mahalde meydana gelen zararın davalı tarafından ödenmemesi üzerine girişilen takipte davalının 268.350.000.-TL ödemede bulunarak bakiye alacaklarına itiraz ettiğini ileri sürerek icra takip dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin 7.329.618.413.-TL üzerinden devamına, % 40 inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili davaya cevabında, inşaat sigortalarında sigorta bedelinin inşaatın ulaşacağı nihai bedel olduğunu, bu nedenle olayda eksik sigorta bulunup, poliçe gereğince tenzili muafiyet uygulandığında davanın haksızlığının ortaya çıkacağını savunmuştur.

Mahkemece, iddia, savunma, dosyadaki kanıtlar ve bilirkişi raporuna nazaran, inşaat sigortalarında sigorta bedelinin inşaatın ulaşacağı nihai bedel olduğu, poliçe genel şartlarının 11 nci maddesi uyarınca, toplam ihale bedelinin 1994 -1998 yılları artış katsayısı ile çarpımı sonucu elde edilen sigorta değeri üzerinden yapılan proporsiyon hesabı ile poliçede belirlenen muafiyet, davalı tarafından yapılan ödeme dikkate alındığında davacının 349.718.209.-TL hasar bedeli talep edebileceği gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, takibin bu miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin ve icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.